8 Nisan 2010 Perşembe

Maraş’tan bir Haber Geldi: Ergenekon


Maraş’tan bir Haber Geldi: Ergenekon

Merhum Bülent Ecevit’in vefatından sonra MİT’ten imzasız gelen, kendisi tarafından üzerine “çok ciddi bir kaynaktan gelmiştir. Değerlendirilmelidir” notunun düşüldüğü bir çok evrak, “Türkiye’nin ulasal güvenliği açısından sakıncalı olduğu” belirtilerek saklanmaya devam ediliyor. Bu evraklardan birinin izi tam 8 yıl sonra Perinçek’in evinde çıktı ve Ergenekon iddianamesinde yerini aldı. Merhum Ecevit’in kasasında bulunan CHP-HADEP ittifakını konu alan “çok gizli” raporda Altan Öymen’in genel başkanlık yaptığı dönemde CHP’li bazı isimlerin Avrupa’daki PKK terör örgütü mensuplarıyla görüştüğü iddia edilmiş, 2000 yılında çıkan bu rapor ve akabinde gelişen karmaşa Deniz Baykal’ın yeniden siyasette önünü açmış ve CHP’ye yeniden genel başkan seçilmesine sebep olmuştu. Bu raporun sırrını, Ergenekon soruşturmasını yürüten Savcı Zekeriya Öz çözdü.Doğu Perinçek’in evinde bulunan asker ve MİT antetli ‘çok gizli’ ve ‘gizli’ belgelerin sahte olup olmadığını öğrenmek için bu kurumlara müracaat etmiş ve bazılarının gerçek olmadığı cevabını almış. İddianamenin 490-491. sayfalarında yer alan ifadelerle, bazı şüphelilerin, elde ettikleri bilgileri irtibatlı oldukları uluslararası istihbarat örgütlerine aktardıkları, bazılarının gizli belge ve bilgileri amaç dışında kullandığı ve ayrıca Doğu Perinçek grubundan elde edilen bazı MİT başlıklı belgelerin de sahte olarak tanzim edildikleri, bizzat ilgili kurumlardan sorulması sonucu gelen cevaplardan tespit edilmiş.

Bülent Ecevit’in kasasından çıkan bir başka evrak ise Türkiye’yi neredeyse iç savaşa sürükleyen ve 1980 darbesinin yolunu açan, 1978`de ilan edilen sıkıyönetimin sebebi “Maraş katliamı”na dair..

Özetle, Maraş olayları, Stalin zulmünden kaçan Kırım Türklerinin anlatıldığı bir filmin gösterimi sırasında başlamış. Ülkücü Gençlik Derneğinin öncülüğüyle Cüneyt Arkın ve Oya Aydoğan’ın başrol oynadığı ‘Güneş Ne Zaman Doğacak’ adlı film, Maraş Çiçek Sineması’nda gösterime girmiş. 19 Aralık günü 20.00 seansının sonuna doğru sinema salonunda bomba patlamış. ‘Bombayı solcular attı.’ söylentisi şehrin her tarafına yayılmış. 20 Aralık’ta bu kez Alevilerin gittiği Akın Kıraathanesi’ne bomba atılmış. 23 Aralık’tan itibaren 111 kişi ölmüş, binin üzerinde insan yaralanmış, 552 ev ve 289 işyeri tahrip edilmiş. 26 Aralık’ta Maraş’ın da içinde bulunduğu 13 ilde sıkıyönetim ilan edilmiş.

Gözaltına alınan Yusuf İlhan adlı (ülkücü) bir genç, ifadesinde patlamanın ülkücü Ökkeş Kenger (Şendiller) tarafından gerçekleştirildiğini, kendi görevinin ise patlamayı duyduktan sonra sinemanın damına dinamit lokumu atmak olduğunu söylemiş. İlhan’a göre dinamiti patlatmaktaki amaç, “sinemadaki ülkücü gençliği ve dışarıdaki halkı tahrik etmek ve patlamayı solcuların yaptığı intibaını vererek hadise yaratmak”mış. Bu ifadenin akabinde Ökkeş Kenger, Adana Sıkıyönetim Mahkemesi’nde açılan davada bir numaralı sanık olmuş.

Yüzlerce kişinin hunharca katledildiği bu olayın iç yüzü neydi?

Elimde fazla bir kaynak bulunmamakla birlikte, 3 gündür internette dolaşıyorum. Bu acı olayla ilgili neredeyse yazılan forumlar dahil hemen herşeyi okudum. Şu anda yaşadığımız bazı olaylara çok benzer bulgulara rastladım. Olayları yaşayan insanlar, yakınlarını katleden kişilerin, “Komünist Alevileri öldürün, kim bunları öldürürse cennetlik olacaktır. Kahrolsun Komünistler, Yaşaşın Türkeş” diye bağırdıklarını yazmışlar. Faili direkt işaret eden bu tarz söylemler, Danıştay saldırısından tanıdık geliyor. Ülkeyi yıllar süren bir Alevi-Sünni çatışmasına götüren, çok insanın ölmesine, itham altında kalmasına sebep olan bu olayın üzerinden 31 yıl geçmesine rağmen hâlâ soru işaretleri cevap bulmadı. Yaşanan şeyler ortada olmakla birlikte gruplar hâlâ birbirlerini suçlamaya devam ediyor. Sol gruplara göre, Ökkeş Kenger beraat etmemeliydi. Yine sol yanlısı yayınların yazdığına gore, katliamda birinci derece rolü olan 68 kişi hiç yargılanmadı. 804 kişinin yargılandığı davada, 379 kişi beraat etti. Bir ile 15 yıl arasında mahkûmiyet cezası ile yargılanan 314 kişinin cezalarında önce 1/6 oranında indirim yapıldı, sonra hepsi mahkeme sürecinde salıverildi. 29 kişi hakkında verilen idam ve yedi kişi hakkında verilen müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozuldu. 1991′de çıkan Terörle Mücadele Yasası’nda yapılan değişiklikle de katliam sorumlularının hepsi salıverildi.Mahkemelerden sonra soyadını Şendiller olarak değiştiren Ökkeş Kenger “Kanlı Oyun : Maraş Olayları’nın Perde Arkası” isimli bir kitap yazmış. Kitabın genişletilmiş ikinci baskısı ise Ecevit’in kasasından çıkan MİT’e ait olduğu (?) söylenen “gizli” belgenin akabinde 2008 yılında yayımlandı ve kitabın tanıtım kokteylini çok elim ve şüpheli bir helikopter kazasından hayatını kaybeden Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte yaptı.

1 Ocak 1979 tarihli MİT raporunda neler yazıyordu?

“CHP iktidarı devraldıktan sonra vuku bulan büyük olayların (Malatya, Sivas, Kahramanmaraş) çıkacağına dair bir-iki ay evvelinden haber verilmediğinden yüzlerce vatandaşımızın can ve mal kaybına sebebiyet vermişlerdir. Önceden haber vermek bir tarafa olayın yaratılmasında en etkin rol oynamışlardır. Nitekim Kahramanmaraş olayı MİT’ten (…), (…), (…), (…)’in (isimler gazeteci Can Dündar ve Rıdvan Akar tarafından gizlendi) müşterek planlamaları ile çıkarılmıştır. Türkeş oraya …’in tavassutuyla ….’u tayin ettirerek Güney Bölgesi’ni ele geçirmiş ve Maraş olayını rahatlıkla tertip ettirmiştir. MİT olayın içinde olmasaydı Maraş’tan her türlü istihbaratı aylar evvel alır ve olayın zuhur etmesine meydan vermezdi. MİT, CHP zamanında büyük olayları yapan ve yaptıran MHP’lilere ait bilgileri saklamış, sıkıyönetim mahkemelerine sadece sola ait raporların verilmesi hususunda Türkeş, MİT’teki elemanlarına talimat vermiştir.”MİT’ten gelen bu gizli ve imzasız raporda, Kahramanmaraş’taki katliamın müsebbibi olarak MİT ve Türkeş gösteriliyordu. Şendiller, kitabının ikinci baskısının kokteylinde bakın neler söylemiş: “Zamanın İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş, sol izini yok edip, milliyetçileri suçlu konumuna getirdi. Onunla yüzleşmek istiyorum…. Akdeniz Üniversitesi’ndeki provokasyonun (provokasyoncu çok artistik bir poz vermişti; alnında Hz. Ali’nin kılıcının dövmesi, sakallar yerinde, silah elinde. H.S.) anlaşılabilmesi için Maraş’ın aydınlatılması gerekmetedir… Olayları Devrimci Savaş Örgütü ve Ermeni kökenli solcu terörist Garbis Altınyan çıkardı. Olaylardan hemen sonra İçişleri Bakanı CHP’li İrfan Özaydınlı Maraş’a gelip konuyu araştırdı. Ardından ‘Bu olayları sol örgütler yaptı’ dedi. Özaydınlı Ankara’ya dönmeden Ecevit tarafından görevden alınıp yerine Güneş atandı. Güneş, olaylardaki sol izlerini silip, tüm suçu milliyetçilere yükleyen kurgular yaptı.” Hasan Fehmi Güneş, içlerinde Ökkeş Şendiller’in de olduğu sağcı bir grubu Ankara’ya getirterek 17 gün işkence yaptırıp, olayları üstlenmeye zorlamış.

Önemli bir dipnot:

Yıllar sonra Susurluk skandalıyla anılacak olan Ünal Osmanağaoğlu, Haluk Kırcı, Mustafa Özmen, Bünyamin Adanalı, Ahmet Ercüment Gedikli gibi isimlerin katliamın yaşandığı günlerde Kahramanmaraş’ta oldukları İçişleri Bakanı Özaydınlı’nın raporunda yer almış.

Şendiller’in kitabından

“Devrimci Halkın Birliği Örgütü Lideri Garbis Altınoğlu’nun Kahramanmaraş olaylarının tertipçilerinden olduğunu ve bu davadan idam cezası ile cezalandırıldığını (Adana Sıkıyönetim komutanlığı (2) Nolu As. Mahkeme 12.04.1984 Tarih ve 1984/109 Sayılı Kararı)… 1991 yılında çıkarılan infaz yasasından faydalanarak tahliye olduğunu” “Olayların çıkmasına sebep olan iki sol görüşlü öğretmenin fraksiyon çatışması sebebi ile DEVRİM SAVAŞÇILARI (DHKP/C DEV-ŞAVAŞ) örgütü tarafından öldürüldüğünü… Örgüt militanlarının Adana 1 Nolu Askeri Mahkemesi tarafından idam cezasına mahkum edildiğini (1 Nolu As. Mah. 27.09.1984 Tarih ve 1984/208 Gerekçeli Karar)”, “Türkiye Devrimci Komünist Partisi / Halkın Kurtuluşu (TDKP/HK) Kahramanmaraş olaylarında, cenaze töreni ve diğer çatışmalara katıldığı ve etkin rol üstlendiğini (Adana 1 Nolu As. Mah. 21.06.1984 Tarih ve 1984/150 Sayılı Karar), bir çok militanın bu yüzden ceza aldığını”“PKK-Apocular… Örgütün Kahramanmaraş olaylarında etkin rol üstlenerek çatışmalara girdiklerini, bir çok militanın bu yüzden idam cezası aldığını (Adana Sıkıyönetim As. Mah. 1986/104 Sayılı Gerekçeli Karar) biliyor muydunuz? Marksist-Ermeni tertibi Kahramanmaraş olayları sonrası idam talebi ile iki yıla yakın yargılanan Ökkeş Şendiller’in, Adana Sıkıyönetim (1) Nolu As. Mahkemesinin 08.08.1980/520 Sayılı Kararı ile beraat ettiğini”

“Haksız yere tutuklandığı için Ankara 7.Ağır ceza mahkemesinde Devlet Hazinesi aleyhine açtığı davayı kazanarak, 250 milyon Türk lirası tazminata mahkum ettirdiğini (16.19.1996/129 Sayılı Karar)”“Ökkeş Şendiller’in, Adana Sıkıyönetim (1) Nolu As. Mahkemesinin 08.08.1980/520 Sayılı Kararı ile beraat ettiğini görmezden gelerek, aleyhte kasıtlı yayın yapan başta dünyaca ünlü “Meydan Laorusse” ansiklopedisi olmak üzere bir çok basın kuruluşunu ve şahsi manevi tazminat cezasına mahkum ettirdiğini” belirttiğini öğreniyoruz.

Olaylardan sonra İçişleri Bakanlığı`na atanan Hasan Fehmi Güneş:

Maraş olayları büyük bir tertipti. Planlama sonucu gerçekleşmişti. Ben olaydan sonra göreve geldim. Bu olayı ortaya çıkarmak için, bakanlık dahilinde bütün imkânlar seferber edildi. Olayı açığa çıkarmak için her şey yapıldı. Ancak buna rağmen, ben de yeterli aydınlatma olmadığı kanısındayım. Olayın perde arkası ve tertipleyicileri ile ilgili bir devlet görevlisi olarak ben de vicdan azabı çekmekteyim.

Ankara 78`liler Derneği Başkanı Ruşen Sümbüloğlu:

Maraş katliamı, darbe düzeninin Türkiye`yi 12 Eylül darbesine götüren en kanlı provokasyon. O dönemde gündemde olan kontrgerilla yapılanması bu eylemde aktif rol aldı. Bugün 30 yaşına gelmiş darbe düzeninin bu gayri meşru çocuğundan hâlâ hesap sorulmamış olması utançtır. Malatya, Sivas, Çorum gibi diğer tüm olaylar da darbe düzeninin ülkeyi faşist iktidara götürme yolunda uygulamaya soktuğu kanlı tertiplerdir.

Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri Genel Başkanı Fevzi Gümüş:

Tertipleyenlerin asıl amacı, 12 Eylül askerî darbesine zemin hazırlamak için halklar ve inançlar bahçesi olan Maraş`ta Alevi, solcu, demokrat insanları kıyıma uğratıp, sağ kalanları ise baskı altına alarak göçe zorlamaktı. Başarılı olan bu senaryonun, CIA`dan ve onun yönlendirdiği devlet içindeki derin güçlerinden icazet alınmadan yapılması mümkün değildi. Türkiye, geçmişindeki bu utancı temizlemek, geleceğini de aydınlatmak zorunda. Bunun çözümü katliamın, gizli servislerdeki arşiv belgelerinin açıklanması, gerçek suçluların yargılanması ve başta Aleviler olmak üzere tüm demokratik kamuoyundan özür dilenmesi.Son yıllarda özeleştiri yapabilen herkes geçmişle yüzleşmeye başladı. Türkiye’nin varolma ve gelişme enerjisini tüketmek amacıyla, insanların gençliklerinin ve heyecanlarının, aynı kişilerce harcandığı ortak kanaat olarak gelişti. Bu kanaat, kendilerini bizzat olayların içinde bulan insanlar tarafından itiraf edildi. Hatta aynı gücün sol elinin 1960 ihtilalini, sağ elinin 1980 ihtilalini gerçekleştirmek için provakasyonlar yaptığını söyleyenler de hiç azımsanacak sayıda değil. Son dönemde Ergenekon olarak ismi konulan oluşumun içinden nasıl çıkılacak bilmiyorum ama belki de gerçekten çok daha gerilere gitmek gerekecek. Hükümetin desteği ile savcıların bunu fırsat bilip, geçmişimizi temizleyerek günümüze gelmeleri ve daha doğru olmaz mı? 1980 darbesine götüren provokasyonlar 16 Mart 1978`de İstanbul Üniversitesi`nin önünde bomba patlatıldı, 7 öğrenci öldü, 47 kişi yaralandı. 24 Mart 1978`de Ankara`da savcı Doğan Öz öldürüldü. Öz, Başbakan Bülent Ecevit`in talimatıyla kontrgerilla konusunu araştırıyordu. 17 Nisan 1978`de Malatya Belediye Başkanı Hamid Fendoğlu(Hamido), evine gönderilen bombalı paketin patlaması sonucunda hayatını kaybetti. 11 Temmuz 1978`de Ankara`da Doçent Bedrettin Cömert öldürüldü. 10 Ağustos 1978`de Ankara`nın Balgat semtinde kahvehane tarandı. 5 kişi öldü, 14 kişi yaralandı. Eylül 1978`de Ankara Ulubey Mahallesi`nde taranan kahvehanede 2 kişi öldü. 8 Ekim 1978`de Ankara Bahçelievler`de 7 TİP`li öğrenci öldürüldü. 20 Ekim 1978`de Prof. Bedri Karafakioğlu öldürüldü. 18 Aralık 1978`de Adana`da TMMOB Başkanı Akın Özdemir suikasta uğradı. 1 Şubat 1979`da Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi öldürüldü. 16 Mayıs 1979`da Ankara Piyangotepe`de kahvehane taranması sonucu 7 kişi hayatını kaybetti. 28 Eylül 1979`da Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul öldürüldü. 27 Ekim 1979`de İstanbul Bayrampaşa`da kahvehane tarandı, 6 kişi can verdi. 20 Kasım 1979`da Prof. Y. Ümit Doğanay öldürüldü. 28 Kasım 1979`da Kayseri`de kahvehane tarandı, 5 kişi hayatını kaybetti. 7 Aralık 1979`da Prof. C. Orhan Tütengil öldürüldü. 16 Aralık 1979`da İstanbul Beşiktaş`ta kahvehaneye bomba atıldı, 5 kişi katledildi. 27 Mayıs 1980`de MHP`li Gümrük ve Tekel Bakanı Gün Sazak faili meçhul bir suikasta uğradı. Mayıs ve temmuzdaki Çorum olaylarında 57 kişi öldü. 22 Temmuz 1980`de DİSK ve Maden İş Sendikası Genel Başkanı Kemal Türkler öldürüldü Kaynaklar: forum.memurlar.Maraş Olayları’nın Perde Arkası; Ökkeş Şendiller

Radikal Gazetesi, ERTUĞRUL MAVİOĞLU, 7 Ocak 2007

tümgazeteler.com

Zaman gazetesi, Ahmet Dinç, 20 Nisan 2008, Pazarwikipedia.orgTürkiye’yi Sıkıyönetime götüren viraj: Maraş olayları, 25.12.2008Mehmet Baki, Aksiyon, 01.09.2008, sayı 717


Hide SitesEtiketler : 1980 ihtilali, CHP, Çiçek sineması, Ecevit'in kasasından çıkan gizli MİT belgeleri, ergenekon, filmi, Güneş Ne zaman doğacak, Maraş Olayları, Muhsin Yazıcıoğlu, ökkeş şendiller, provakasyonlar, Şendiller Türkeş


kaynak olarak şu adresten yararlanılmıştır,teşekkür ederiz: http://www.bilgiagi.net/maras%e2%80%99tan-bir-haber-geldi-ergenekon/1787/

Kahramanmaraş olayları kesinlikle Alevi-Sünni Çatışması Değildir...



Alevi-Sünni Çatışması Değildir...
Olaylar kesinlikle Alevi-Sünni çatışması değildir. Amerikan’ın Ankara Büyükelçiği ikinci katibi Alexander ve tezgahın içinde olanların iddiası böyle olabilir. Ancak bugüne kadar böyle bir delil yok. Olayları tertipleyenlerin, cinayet işleyenlerin ve ceza alanların, hatta ölenler arasında bulunan sünnetsiz cesetlerin alevi vatandaşlarla ne alakası olabilir? Bunlar Alevi vatandaşlarımızı kendi hain planlarına alet etmek isteyenlerin ülkeyi kaosa götürme oyunlarıdır.
Olaylar darbeye zemin hazırlamış olabilir. Çünkü olaylara müdahalenin bu kadar geciktirilmiş olması gerçekten düşündürücü.
Hükümet olayların öncesi ve sonrası tam manası ile taraflı ve tahrik edici davranmıştır. Onun için sorumluluğu büyüktür. Dönemin Başbakanı Ecevit’in gizli kasasından çıktığı iddia edilen gizli belgenin bugüne kadar saklanmış olması bile başlı başına değerlendirilmesi gereken bir olaydır.

Kahramanmaraş ta Alevi ve Sünniler vatandaşlarımız Asırlardır kardeş olarak yaşamışlar ve yaşamaya da devam etmektedir.

Olayı farklı mecralara cekmeye çalışanlar bizzat ortalığı karıştıran ve karışmasnı isteyen nifak tohumlarıdır.
Kahramanmaraşta halkımızda bunu çok iyi bilmekte ve öyle yansıtmaya çalışanları da çok iyi analiz etmektedir.

Kahramanmaraş Olayları 19-24 Aralık 1978

BBP MKYK Üyesi Ökkeş Şendiller’in Basın Açıklaması

Kahramanmaraş Olayları 19-24 Aralık 1978 tarihleri arasında tam 29 yıl önce meydana gelmiş yakın tarihimizin en acı hadiselerindendir. İktidarda CHP hükümeti vardır ve Ecevit Başbakandır. 19 Aralık 1978 günü sağ görüşlü vatandaşların gittiği bir sinemaya patlayıcı madde atılmış yaralananlar olmuş, ancak patlayıcı maddeyi atan şahıs yakalanmış ve sol örgüt üyesi olan şahıs tutuklanmıştır.
20 Aralık 1978 günü solcuların devam ettiği bir kahvehane silahla taranmış olayda ölen ve yaralanan olmamış, ancak olanlardan bir provokasyon olduğu açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Çünkü CHP iktidarı göreve geldiği günden itibaren sol örgütler kurumlarında desteği ile güç gösterisine ve vatandaşı sindirme politikasını uygulamaya koymuş ve baskılarını artırmıştır. İlin mülki idarecileri militan bir tavırla yapılan şikayetleri kulak ardı ediyorlar. 21 Aralık 1978 günü Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu isimli iki sol görüşlü öğretmen fraksiyon ayrılığı yüzünden öldürüldü. Olayların sebebi olarak gösterilen bu cinayetleri DEVRİM SAVAŞÇILARI (DHKP/C DEV-SAVAŞ) ÖRGÜTÜ işledi. (Adana 1 no’lu askeri mah.1984/208sayılı kararı militanlar idam cezası aldı. Bu militanlar 1991 yılında çıkarılan infaz yasası ile tahliye edildiler.)
22 Aralık 1978 günü iki öğretmenin cenazeleri sol örgütlerin gövde gösterisine dönüştürüldü ve şehir tam bir savaş alanına çevrildi. Cenazeler askeri araçlarla kaldırıldı. Cenazeden dönen militanlar 3 Kahramanmaraşlıyı katletti. Aynı gün akşam toplanan mahalli ve askeri yetkililerin bütün ısrarına rağmen Ankara’ya sokağa çıkma yasağını kabul ettirilemedi. Eğer o akşam sokağa çıkma yasağı konmuş olsaydı bu acılar büyük ölçüde yaşanmayacaktı. 23 Aralık 1978 sabahı 3 cenazeyi almaya giden sağ görüşlü vatandaşlar hastane etrafında mevzilenen militanların saldırısına uğruyorlar. Sonuç gerçek bir katliam onlarca ölü ve yaralı... Ortada ne polis ne asker var. Şehir adeta Lübnan. Bir gün önce cenaze için dışarıdan getirilen sol örgüt militanları terör estiriyor. Ortada Devlet yok.
Şehirde tam bir kaos. Çatışmalar üç gün sürdü. Asker duruma 25 Aralık 1978 günü hakim oldu ve 26 Aralık günü Kahramanmaraş’la birlikte birçok ilde sıkıyönetim ilan edildi. Güvenlik güçlerinin olaylara müdahale etmesine izin verilmedi. Hükümet yerinde oturdu. Devrin İç İşleri Bakanı İrfan Özaydınlı olayları yerinde inceledikten sonra “Hadiseleri sol örgütler başlatmıştır” beyanatını verdiği gün görevden alındı ve yerine Hasan Fehmi Güneş getirildi.

33 Gün En Vahşi İşkencelere Maruz Kaldık
Hasan Fehmi gelir-gelmez özel bir ekip kurarak Özaydınlı’nın beyanını tersine çevirme telaşına düştü. Devrin solcu polislerinin örgütü olan Pol-der genel başkanı Kazım Ulusoy’un başkanlığındaki işkenceci timin görevi olayların sorumluluğunu Ülkücülere yıkmaktı. Onun için bizi aldılar ve 15 günü Ankara Emniyet Sarayında olmak üzere 33 gün en vahşi işkencelere tabi tuttular. Ellerinde hiçbir belge ve delil olmadığı halde bizi olayların bir numaralı sanığı yaptılar. Çünkü emir öyle gelmiş, plan öyle yapılmış ve savcılıklar öyle oluşturulmuştu. Malum medya da linç kampanyasını ona göre yürüttü. Böylece sol işin içinden sıyrıldı. Adana Sıkıyönetim Askeri Mahkemesinde açılan davada 805 kişi yargılandı. Bunların 52’si sol görüşlü, Ancak, içlerinde hiç örgüt üyesi yok. Örgütler adeta yok oldu. Yani Ecevit’in gizli kasasından çıktığı iddia edilen gizli belgenin tam aksi, olayları planlayan ve katliam yapan Marksist örgüt ve militanları korunmuş, belgeler askeri mahkemelerden kaçırılmış ve haklarında o dönem dava açılamamıştır.
Ancak 12 eylül sonrası askeri mahkemelerde 6 sol örgütle ilgili dava açılmış ve bir çok militan ceza almıştır. Bunlardan bazıları şunlardır:
1-Devrimci Halkın Birliği örgütü lideri eski sandık cinayeti sanıklarından ERMENİ GARBİS ALTINYAN VE ÖRGÜTÜ Kahramanmaraş olaylarını tertiplemekten idam cezası aldı(Adana sıkıyönetim mah.1982/438 karar) 1991 infaz yasası ile tahliye oldu.
2-Dev-savaş örgütü olayların sebebi olarak gösterilen 2.sol görüşlü öğretmenin öldürülmesinden idam cezası aldılar.(Adana askeri mah.1984/208 no’lu karar) 1991 infaz yasası ile tahliye oldular.
3-TDKP/HALKIN KURTULUŞU örgütü Adana askeri mah.1984/150 sayılı karar birçok militan ceza aldı.
4-APOCULAR(PKK) Adana askeri mah.1986/104 sayılı karar bir çok militan ceza aldı.

7 Sünnetsiz Ceset
Ayrıca pol-der ve töb-der üyesi birçok militan aynı mahkemelerde yargılanıp ceza aldı.
Kahramanmaraş olaylarında resmi rakamlara göre 111 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce insan yaralandı, yüzlerce ev ve iş yeri yandı. Ölenler arasında kimliksiz birçok militanla birlikte 7 sünnetsiz ceset tespit edildi. Bu cesetlerin kesinlikle gayrimüslim olduğu ve olaylarda dış güçlerin olduğuna delil olarak değerlendirildi.
Biz bir numaralı sanık olarak 2 yıla yakın adana 1 no’lu askeri mahkemesinde yargılanarak beraat ettik: 08.08.1980/520 gerekçeli karar.
Bu kararları görmezlikten gelerek aleyhte kasıtlı yayın yapan başta dünyaca ünlü ‘’MEYDAN LAORUSSE ANSİKLOPEDİSİ olmak üzere birçok basın yayın kuruluşu tarafımızdan açılan davalarda mahkum ettirildi. Bütün bunlara rağmen olayların yıldönümünde bu tür şerefsiz saldırılara karşı açıklama yapmak zorunda kalıyoruz. Ortaya konan gerekçeler olağanüstü şartlarda kurulmuş askeri mahkeme kararları. Başka ne söylenebilir? Burada bir iki hususu daha ifade etmekte fayda var.

Alevi-Sünni Çatışması Değildi
Olaylar kesinlikle Alevi-Sünni çatışması değildir. Amerikan’ın Ankara Büyükelçiği ikinci katibi Alexander ve tezgahın içinde olanların iddiası böyle olabilir. Ancak bugüne kadar böyle bir delil yok. Olayları tertipleyenlerin, cinayet işleyenlerin ve ceza alanların, hatta ölenler arasında bulunan sünnetsiz cesetlerin alevi vatandaşlarla ne alakası olabilir? Bunlar Alevi vatandaşlarımızı kendi hain planlarına alet etmek isteyenlerin ülkeyi kaosa götürme oyunlarıdır.
Olaylar darbeye zemin hazırlamış olabilir. Çünkü olaylara müdahalenin bu kadar geciktirilmiş olması gerçekten düşündürücü.
Hükümet olayların öncesi ve sonrası tam manası ile taraflı ve tahrik edici davranmıştır. Onun için sorumluluğu büyüktür. Dönemin Başbakanı Ecevit’in gizli kasasından çıktığı iddia edilen gizli belgenin bugüne kadar saklanmış olması bile başlı başına değerlendirilmesi gereken bir olaydır.

Bizimle Yüzleşmekten Kaçıyorlar
Kahramanmaraş olaylarının her yıl dönümünde birileri bir bahane ile yaraları kaşımak ve bir yerleri tahrik etme yarışına giriyor. Evet, olayların perde arkasının tam olarak aydınlanmadığı doğrudur. Bu konuda vatansever ve vicdan sahibi herkesin samimi gayret göstermesi ayrıca namus borcudur. Hele o dönem sorumluluk makamında olanların bildiği her şeyi millet ve devletin kurumlarıyla paylaşması ayrı bir sorumluluktur. Biz bu konuda 29 yıldır gayret gösteriyoruz. Hatta bildiklerimizi milletimizle paylaşmak ve gelecek nesillere taşımak için “Kahramanmaraş Olaylarının Perde Arkası” isimli kitap yazdık ve on binlerce dağıttık. Bu konuda söylenecek sözümüzü her zeminde söyledik ve söylemeye devam edeceğiz. Ancak ahkam kesenler ve işin tahrikçiliğini sermaye ve sömürü haline getirenler bizimle yüzleşmekten kaçıyorlar.

Ortak Panel Çağrısı
Geçen Aralık ayında 78’liler vakfı “Maraş’la hesaplaşma” diye bir kampanya düzenlemiş. Meclise verilmek üzere bir dosya hazırlıyormuş. Hatta İçişleri Bakanlığı’ndan dönemin sorumlu tüm resmi-sivil güvenlik ve istihbaratçılarının kimliklerini isteyecekmiş. Bu arada bir de panel düzenlemişler. Çok güzel. Bu kadar zahmete ne gerek var. Bunları devrin komplocu Bakanı Hasan Fehmi’ye sorsalar yeter. Biz de elimizdeki bilgileri seve seve kendilerine veririz. Hatta panele bizi, Hasan Fehmi’yi ve Garbis ALTINYAN’I davet edebilirlerdi. Böylece hem kendileri çalıp-oynamamış olurlardı hem de gerçek tanıklar yüzleşmiş olurdu. Buna yürekleri yetmez, hesaplaşmaktan korkarlar. Biz bundan sonrası için de her zeminde ortak çalışma yapmaya varız. Celalettin Can’a, Av. Fikret Babaoğlu’na ve Hamit Kapan’a ortak bir panelde buluşma çağrımı tekrarlıyorum. Bu işler samimiyet ve açık yürekli olmayı gerektirir. Bizden söylemesi...

Gizli Kasadaki Gizli Belgenin Sırrı Ne?
Bir diğer mühim mesele ise Ecevit’in gizli kasasından çıkan gizli belge. Neymiş efendim? Kahramanmaraş olaylarından bir hafta sonra dönemin Başbakan’ı Ecevit’e çok önemli bir kaynaktan, çok önemli bir belge gelmiş. Ecevit de devletin çok önemli kurumunu yıpratmamak için bu belgeyi saklamış. Çünkü bu çok önemli kurum devletin istihbarat örgütü MİT’miş. Bu MİT’in Kahramanmaraş katliamında parmağı olduğu yazılıymış bu belgede.
Gazeteci Can Dündar ve Rıdvan Akar belgeye Ecevit’in özel arşivinden ulaşmışlar. Belge aynen şöyleymiş “CHP iktidarı devraldıktan sonra vuku bulan büyük olayların (Malatya, Sivas, Kahramanmaraş) çıkacağına dair 1-2 ay evvel haber verilmediğinden yüzlerce vatandaşımızın can ve mal kaybına sebebiyet vermişlerdir. Önceden haber vermek bir tarafa, olayın yaratılmasında en etkin rolü oynamışlardır. Nitekim Kahramanmaraş olayı MİT’in (ŞAHAP H., Ali K.,Mehmet K., Av.Metin E.,Nart K.) müşterek planları ile çıkarılmıştır. Türkeş oraya ...’in tavassutuyla ...’u tayin ettirerek güney bölgesi’ni ele geçirmiş ve Maraş olayını rahatlıkla tertip ettirmiştir. MİT olayın içinde olmasaydı Maraş’tan her türlü istihbaratı aylar evvel alır ve olayın zuhur etmesine meydan vermezdi. MİT, CHP döneminde büyük olayları yapan ve yaptıran MHP’lilere ait bilgileri saklamış. Sıkıyönetim mahkemelerine sadece sola ait raporların verilmesi hususunda “Türkeş, MİT’teki elemanlarına talimat vermiştir” denilmektedir.

MİT, Rahmetli Ecevit ve Türkeş Ciddi Zan Altında
Evet böyle bir belgeyi saklayan ve 28 yıl sonra ortaya çıkaran Çinçin’deki mahalle bekçisi değil o kanlı dönemin Başbakanı’dır. Olaylarda ölen 111 insandır. Bu bilgiler niçin sıkıyönetim mahkemelerine ve askeri savcılıklara ulaştırılmamıştır. Av.Mehmet Emin Değer vasıtasıyla Kahramanmaraş olayları davasına CHP olarak “mağdur olduk” diyerek müdahil olarak katılırken böyle önemli bir belgeyi niçin göndermemiştir? Bu soruları çoğaltmak mümkün. Ancak bu belgeden anlaşıldığı üzere, MİT, rahmetli Türkeş ve Ecevit ciddi olarak zan altındadır. O zaman MİT’in başında Adnan Ersöz Paşa vardı. Bu münasebetle devrin TSK’sı da zan altındadır. Eğer bu belge gerçekse olayın üzerine muhatapları ve varisleri derhal gitmeli ve gerçekler ortaya çıkarılmalıdır. Ancak, belgede geçen “MHP’lilere ait raporlar sıkıyönetim mahkemelerine gönderilmedi” ifadesi tam manasıyla gerçekleri saptırmadır. Esas belge ve raporları sıkıyönetim savcılık ve mahkemelerine gönderilmeyen Marksist örgüt ve militanlarıdır. Adana sıkıyönetim mahkemelerinin gerekçeli kararları bunun en açık delilidir. Çünkü Kahramanmaraş’ı kana bulayan ve katliam yapan Marksist örgütler ve katilleri CHP iktidarı döneminde yargı önüne dahi çıkarılmamış Hasan Fehmi Güneş ve Ecevit’in marifetiyle gizlenmişlerdir.Bu örgütlerin kirli yüzleri 12 Eylül darbesinden sonra açığa çıkarılmıştır